İktisadi ve İdari Bilimler

Barış Kültürü Bireyde Başlar

Her yıl 21 Eylül’de kutlanan Dünya Barış Günü, dünya genelinde çatışmaların ve krizlerin arttığı bir dönemde barışın anlamını ve gerekliliğini bir kez daha hatırlatıyor. Bu özel gün vesilesiyle UKÜ Haber Ajansı’na konuşan, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Latif, barışın bireyden topluma, üniversitelerden uluslararası kurumlara kadar uzanan çok boyutlu yapısı ele aldı. Latif, barışın sadece savaşsız bir dünya değil, aynı zamanda adalet, empati ve katılımcılıkla şekillenen bir yaşam biçimi olduğunu vurguladı.

“Barış, sadece çatışmasızlık değil; adalet, eşitlik ve karşılıklı saygıdır” diyen Latif, “Barış umudunu korumak, yalnızca soyut bir ideal değil, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma, bölgesel istikrar ve uluslararası güvenlik açısından stratejik bir gerekliliktir” ifadelerine yer verdi. Barışın en temel öğesinin birey olduğu vurgusunu yaptı. “Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi olarak bizler, ders içeriklerimizde barış, insan hakları ve çokkültürlülük temalarını öne çıkarıyor; uluslararası projeler, seminerler ve öğrenci toplulukları aracılığıyla öğrencilerimizi barış odaklı çalışmalara teşvik ediyoruz” şeklinde konuştu.
 

uku-baris-kulturlu-birey-web3

1.    Dünya Barış Günü bizler için ne ifade ediyor?

Dünya Barış Günü, savaşların yıkıcı etkilerini hatırlatmanın ötesinde, barışın sadece çatışmasızlık değil; adalet, eşitlik ve karşılıklı saygı ve farklılıkları kabul üzerine kurulu bir yaşam biçimi olduğunu vurgular. Bizler için, ortak insanlık değerlerimizi yeniden hatırlama ve daha barışçıl bir gelecek için sorumluluk alma günüdür.

2.    En etkili barış inşası yöntemleri neler olabilir?
Barış inşası, yalnızca diplomasi masasında değil, toplumsal düzeyde de gerçekleşir. En etkili yöntemler arasında diyalog kanallarını açık tutmak, kapsayıcı müzakere süreçleri yürütmek, eğitim yoluyla barış kültürünü yaymak ve ekonomik-sosyal adaleti güçlendirmek sayılabilir.

3.    Uluslararası toplum, özellikle Birleşmiş Milletler gibi kurumlar, barışı tesis etmede sizce ne kadar etkili olabiliyor?
Birleşmiş Milletler, uluslararası normlar ve barış operasyonlarıyla önemli katkılar sağlamaktadır. Ancak kurumların etkisi, üye devletlerin iradesi ve iş birliğiyle sınırlıdır. Dolayısıyla, barışın sürdürülebilirliği için küresel dayanışma ve ortak siyasi kararlılık şarttır.

4.    Üniversiteler barış kültürünü yaymakta nasıl bir rol üstlenmeli? Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi olarak bu alanda ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?
Üniversiteler, farklı kültürlerden gelen bireyleri bir araya getiren mekânlar olarak barış kültürünü inşa etmede kritik rol oynar. Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi olarak bizler, ders içeriklerimizde barış, insan hakları ve çokkültürlülük temalarını öne çıkarıyor; uluslararası projeler, seminerler ve öğrenci toplulukları aracılığıyla öğrencilerimizi barış odaklı çalışmalara teşvik ediyoruz. Ayrıca çatışma çözümü ve barış çalışmaları üzerine derslerimiz de mevcuttur.

5.    Gençlerin barışa katkı sağlayacak bireyler olarak yetişmeleri için eğitimde nasıl bir dönüşüme ihtiyaç var?
Ezberci yaklaşımdan ziyade eleştirel düşünme, empati kurma ve farklılıklara saygıyı esas alan bir eğitim modeline ihtiyaç var. Sivil toplum da, barışın tabana yayılmasını sağlayan en önemli aktörlerden biridir. Kadınların, gençlerin, dini grupların ve yerel örgütlerin süreçlere aktif katılımı, barışın kapsayıcı ve kalıcı olmasını mümkün kılar. Bunun için karar alma mekanizmalarının daha demokratik ve katılımcı bir şekilde yapılandırılması gerekir.zamanda etik değerler ve toplumsal sorumluluk bilinciyle yetiştirilmesi gerekiyor.
 

uku-baris-kulturlu-birey-web2

6.    Sivil toplumun barış süreçlerindeki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz? Toplumun farklı kesimleri sürece nasıl daha aktif dahil edilebilir?
Sivil toplum, barışın tabana yayılmasını sağlayan en önemli aktörlerden biridir. Kadınların, gençlerin, kültürel grupların veya azınlıkların, toplumda dışlanan kesimlerin,  yerel örgütlerin süreçlere aktif katılımı, barışın kapsayıcı ve kalıcı olmasını mümkün kılar. Bunun için karar alma mekanizmalarının daha demokratik ve katılımcı bir şekilde yapılandırılması gerekir.

7.    Medya, sosyal medya ve iletişim araçları barışa katkı sağlıyor mu yoksa ayrışmayı mı körüklüyor?
Medya ve sosyal medya çift yönlü etkiye sahiptir. Doğru ve sorumlu kullanıldığında toplumsal bilinç oluşturur, empatiyi artırır ve barışı güçlendirir. Ancak manipülatif ve kutuplaştırıcı söylemler ayrışmayı derinleştirebilir. Burada kritik olan, iletişim araçlarının etik ilkelerle kullanılmasıdır. Çeşitli propaganda amacı güden içeriklere karşı da bilinçli olmakta yarar var. Çocukları ve gençleri bu konuda bilgilendirmeli ve yol göstermeliyiz.  

8.    Dünya genelinde çatışmaların arttığı bir dönemde, barış umudunu nasıl koruyabiliriz? Bu konuda neler yapabiliriz?
Barış umudunu korumak, yalnızca soyut bir ideal değil, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma, bölgesel istikrar ve uluslararası güvenlik açısından stratejik bir gerekliliktir. Diyalog kültürünün güçlendirilmesi, çok taraflı iş birliği mekanizmalarının etkin kılınması ve uluslararası hukuk çerçevesinde adaletin tesis edilmesi bu bağlamda kritik önem taşır. Orta Doğu’ya çok yakın bir konumda bulunan Kıbrıs adasında yaşıyor olmamız, bölgesel çatışmaların ve özellikle Filistin’deki insani krizlerin barış ihtiyacını ne kadar yakıcı hale getirdiğini bizlere açıkça göstermektedir. Dolayısıyla, barış umudunu korumak yalnızca bireysel bir sorumluluk değil, aynı zamanda uluslararası toplumun ortak yükümlülüğüdür.

9.    Özellikle gençlere ve öğrencilere Dünya Barış Günü vesilesiyle vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Barışın en temel öğesi bireydir; çünkü barış, yalnızca devletler arası ilişkilerde değil, gündelik yaşamda kurulan insani bağlarda da inşa edilir. Bireylerin empati, hoşgörü ve adalet değerleriyle hareket etmesi, toplumsal düzeyde kalıcı barışın en sağlam zeminini oluşturur. Uluslararası barış çabaları ne kadar kapsamlı olursa olsun, bireyin zihninde ve kalbinde barışa dair bir bilinç oluşmadıkça sürdürülebilir sonuçlar elde etmek zordur. Küçük bir empati, yapıcı bir diyalog ya da önyargısız bir yaklaşım büyük değişimlere yol açabilir. Dünya Barış Günü vesilesiyle gençlere en önemli çağrım, adalet ve eşitlik temelinde barışı savunmaktan asla vazgeçmemeleridir.